19.04.2016, Salı

  • En Çok Okunanlar
  • En Çok Yorumlananlar

İKTİDARA İLİŞTİRİLMİŞ MEDYANIN SERMAYE YAPISI VE DİLİ* / Özlem Akarsu Çelik yazdı..
İKTİDARA İLİŞTİRİLMİŞ MEDYANIN SERMAYE YAPISI VE DİLİ* / Özlem Akarsu Çelik yazdı..
11 Nisan 2016 11:20
Font1 Font2 Font3 Font4
Memleketim Artvin'de, Cerrattepe'de çıkarılması planlanan madene karşı büyük bir direnişin gerçekleştiği bu günlerde böyle bir panel düzenledikleri için Tarım-Orman İş Sendikası'na teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Son yıllarda siyasi iktidarın baskısı nedeniyle sayıları giderek artan işsiz gazetecilerden biri de benim ve işsiz olduğum halde buraya beni davet etme nezaketini gösterdikleri için ayrıca teşekkürler. 
 
İklim değişikliği, çevre haberleri Türkiye'de, ana akım medyada neden hak ettiği yeri bulamıyor? Medya, bu haberleri yaparken neden sermayenin yanında duran bir dil kullanmayı tercih ediyor? Bu sorulara doğru yanıt verebilmek için medyanın sermaye sahipliğine ve medya sahiplerinin hangi sektörlerden para kazandığına bakmak yeterlidir. 
 
Ülkemizde gazetelerin tirajlarına bakarsanız gazete sahipliğinin para kazandırmayan bir iş olduğunu görürsünüz. Gazetecilik, özellikle de habercilik pahalı bir iştir, para kazandırmaz. Hatta gazetelerin büyük çoğunluğu zarardadır. Bunun için medya sahipleri tek bir gazeteyle, gazetecilikle yetinmezler, "medya grubu" olarak yani televizyonu, radyosu, gazetesi, dergisi, internet sitesi olan büyük bir grup olarak var olmak isterler sektörde. Gazetenin zararını televizyonla kapatmaya çalışırlar, haberin götürüsünü eğlence programlarıyla getiriye çevirmeyi hedeflerler. Gazetecilik zarar ettiren bir işse ve medya bu kadar riskli bir alansa sermayedarlar neden bu alana girmek isterler? Çünkü Türkiye'de medya sahipleri kamu ihalelerine de girebilmektedir. Bunun önünde ne yazık ki yasal bir engel yok. Bu nedenle ellerindeki medya gücünü, büyük kamu ihalelerini almak için kullanırlar. İşin özü budur.
 
Medyada tekelleşme…
 
Medya patronlarının kamu ihalelerine girmelerinin önünün açılması 2001 yılındaki RTÜK Yasası ile gerçekleştirildi. 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM)'nde görüşülen Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) yasasını bir kez daha görüşülmek üzere iade etmişti. RTÜK Yasası o günlerde kamuoyunda ve Meclis'te büyük tartışmalara neden olmuş, RTÜK'ün kendisi bile yasaya karşı çıkmış, Cumhurbaşkanı'ndan yardım istemişti. Yasa, medya patronlarının devlet ihalelerine girmesine olanak tanırken, basına olağanüstü cezalar, yerel basının önünü tıkama ve medyada tekelleşmenin önünü açıyordu. Yasa, interneti de RTÜK'ün denetleme ve cezalandırma yetkisi içine alıyordu. Sezer'in 16 sayfalık iade gerekçesinin en dikkat çeken bölümü elbette tekelleşme tehlikesine yaptığı vurguydu. Sezer, ''kamu yararıyla bağdaşmayan, demokratik geleneklere, temel hak ve özgürlüklere, hukuka ve anayasal ilkelere uygun düşmeyen kurallar içerdiğini'' belirterek kanunu yayınlamayı uygun görmediğini ifade etti. 
 
Cumhurbaşkanı'nın Meclis'te yaptığı bir konuşmayı hatırlıyorum. Parlamentoda, basın locasından dinlemiştim kendisini. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, parlamentoda yaptığı konuşmasının önemli bir bölümünü "basın özgürlüğüne, medyada tekelleşme tehlikesine" ayırmıştı ama medya bu konuşmayı görmezden gelmeyi tercih etmişti. Ardından Sezer'in emekliliğinde oturmak üzere yaptırdığı evden, çocuklarının iş hayatına kadar bizzat şahsını, ailesini hedef alan pek çok karalayıcı haber yaptırdı medya patronları Sezer hakkında. Medyanın "en sevmediği" cumhurbaşkanının Sezer olması, ne onun ideolojik duruşundan ne de üslubunda kaynaklanmaktadır. Ana akım medyanın Sezer'e karşı tutumu hiç şüphesiz Sezer'in RTÜK Yasası ile savaşında gizlidir. 
 
El değiştiren medya…Medya patronlarının AKP'li belediyelerle ilişkileri…
 
Türkiye'de son yıllarda en çok eleştirilen sektörlerden biri medya. Halkın gazetecilere güven duymadığı dillendiriliyor. Peki bu yeni bir olgu mu? Hayır ancak son yıllardaki tahribat epey büyük. En dikkat çeken değişiklikse medya sahipliğinin el değiştirmesi sonucu yaşanan dönüşüm. Muhalif kesimleri, yaşam tarzı kendileri gibi olmayan herkesi, özellikle de seküler yaşam tarzını savunan kadınları hedef alan/hedef gösteren, dilinden nefret söylemi eksik olmayan Akit gazetesinin AKP iktidarı boyunca gördüğü ilgi, medya-siyaset ilişkisindeki değişimin en açık örneğidir. Akit, hem Cumhurbaşkanı'nın hem de Başbakan'ın uçağında baş köşede ağırlanmaktadır.
 
O uçaklarda seyahat etmek için sadece gazeteciler değil sermayedarlar da yarış içindeler. Bu isimler arasında elbette medya patronları da var. O patronların devlet erkânıyla seyahatlerinde kurdukları ilişkiler sonucu aldıkları ihalelere bakılırsa ne demek istediğim görülür. Ya da yurt dışı yatırımlarına bakmak yeterlidir.
 
Ülkemizde medya ekonomisi üzerine yazan çok az isim var. Onlardan biri Ceren Sözeri. Sözeri bir makalesinde, "yandaş" yeni adıyla "havuz medyası"nın özellikle AKP'li belediyelerden aldığı işlere dikkat çekiyor ve diyor ki, "Bu grupların, belediyelerin açtığı ihalelerdeki başarıları da dikkat çekici.  Albayrak Grubu İstanbul ve Ankara’da neredeyse tüm sayaç okuma işlerini üstlenirken, İhlas Grubu Gaziosmanpaşa Kentsel Dönüşümü projesinin üzerine Bağcılar Belediyesi’nin kablosuz geniş alan ağı ve güvenli internet bağlantısı işlerini almış. Kanal 7 ve Ülke TV gibi medya kuruluşlarının sahibi olan Beyaz Holding geçmiş yıllarda olduğu gibi ‘görünmez’ değil. Holding’in internet sitesine göre şirketleri aracılığıyla belediyelerin neredeyse tüm eğitim, kültür merkezi işletimi ve organizasyon işlerini yürütüyorlar…" Yani yandaş medya patronları sadece kamu ihalelerinden, özelleştirmelerden medet ummuyorlar, iktidardaki partinin yönettiği tüm belediyeler de ilgi alanları içinde.
 
TRT hariç, medyada faaliyet gösteren yaklaşık 20 grubun çok küçük bir bölümü sadece medyayla uğraşıyor. Devlet, tekelleşmenin önüne geçmek bir yana tam aksi bir tutum sergileyerek işi bu hale getirdi. Büyük bölümü enerji, madencilik, inşaat, turizm ve finans sektörlerinde de faaliyet gösteren bu sermaye grupları medyaya da sokularak Türkiye'de siyasetin başlıca aktörleri haline getirildiler. 
 
Kamudan alınan ilanlar, muhaliflere açılan tazminat davaları…
 
Yandaş medyanın en büyük gelirlerinden biri de kamu kurum ve kuruluşlarından aldıkları reklamlar. CHP'li Umut Oran'ın Şubat 2014'te, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesine Arınç'ın verdiği yanıt bu rakamların büyüklüğünü ortaya koymuştu. Arınç, yılın ilk 4 ayında Akşam, Güneş, Habertürk, Milat, Milliyet, Sabah, Star, Takvim, Türkiye, Vatan, Yeni Akit ve Yeni Şafak’a toplam 13 milyon 288 bin TL’lik resmi ilan verildiğini bildirmişti. Oran'ın soru önergesinin ana konusu olan, açıldıktan 65 gün sonra kapanan Karşı gazetesinin, Basın İlan Kurumu aracılığıyla yayınladığı tek ilanınsa Türkiye Barolar Birliği'nin bir ilanı olduğunu, bu ilan karşılığında gazeteye 4 bin 500 TL'lik ödeme yapıldığını öğrendik bu soru önergesi sayesinde. 
 
İşi sadece gazetecilik olan Cumhuriyet gibi gazetelerse, buna Yurt, Sözcü, Evrensel, Birgün, Özgür Gündem gibi gazeteleri de ekleyebiliriz, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın veya Hükümet üyelerinin ya da iktidar partisi yöneticilerinin açtıkları davalar karşısında zor durumdalar. Muhalif yayın organları bir yandan teftişlerle sıkıştırılırken diğer yandan RTÜK'ün yaptırımlarıyla karşı karşıyalar ya da doğrudan kapatılma tehdidiyle. Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana gazetecilerden toplam kaç liralık tazminat kazandığınıysa kimse bilmiyor.
 
Erdoğan'ın çıraklık, kalfalık, ustalık dönemi…
Medyayla ilişkilerde uzlaşmacı, çatışmacı, dayatma dönemi…
 
Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP) 2002 yılında iktidara geldiğinde medyayla daha uzlaşmacı bir ilişkisi vardı. Yüzde 46.5 oranında oy aldığı 2007 genel seçimi sonrasıysa medya sermayesi hızlı bir şekilde el değiştirmeye başladı. Tayyip Erdoğan'ın kendi deyimiyle "çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa" geçişinde ona destek veren patronların da ilgi alanları her geçen gün bir hayli genişledi. 
 
Hükümetin, en çok tartışılan soruşturmalarda(Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK vd.) ihtiyaç duyduğu kamuoyu desteğini almasında bu yeni medya aktörleri büyük rol oynadılar. Kamuoyunu yönlendirmek bir yana medya kuruluşları, binlerce kişinin gözaltına alındığı, yüzlerce kişinin tutuklandığı bu soruşturmalarda kimi zaman polis, kimi zaman savcı, kimi zaman hakim oldular. Özellikle Taraf gazetesi, o tarihlerde operasyonel gazeteciliğin kitabını yazarak unutulmazlar arasına girmiştir. Taraf gazetesinden Mehmet Baransu, Hükümetin Gülen Cemaati ile kavgası sonucu bir zamanlar tutuklattığı onlarca insanla aynı akıbeti paylaşmıştır. 
 
2007 yılına kadar "ikna ediciliği" önceleyen bir tutum sergilen AKP, 2007'den sonra saldırganlaştı.  AKP, iktidarının ilk yıllarından itibaren, medyanın gücünü çok önceden keşfetmiş ve bu alanda yatırım yapmış Fethullah Gülen Cemaatinin büyük desteğini almıştı. Şimdilerde el koyduğu, kayyum atadığı cemaat medyası bu iktidarın en büyük destekçisiydi bir zamanlar. Hatta kuruluşundan itibaren sermayesi bilinmezliğini koruyan Taraf gazetesine cemaat medyasına yakın iş çevrelerinin verdiği destek de bilinmekteydi. Ergenekon operasyonları başladığında, bu operasyona en büyük desteği veren Taraf Gazetesi'nin, atv-Sabah'ın sahibi Çalık Grubu tarafından desteklendiği, bu nedenle grubun sahibi Ahmet Çalık'ın Genelkurmay'a davet edilerek bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı tarafından uyarıldığı dahi konuşulmuştu. Bu örnek bile Türkiye'de medya üzerinde hangi aktörlerin nasıl baskı kurduğunu ve bu aktörlerin zaman içinde değişebildiğini göstermesi açısından önemlidir. 
 
TMSF eliyle dağıtılan medya kuruluşları…
 
AKP, medyada kendi destekçilerinin alanını genişletmekteki hatta kendine yakın yeni medya patronlarıyla büyük medya kuruluşlarına hakim olmaktaki büyük hamlelerini 2007 yılında yaptı.
2001 krizinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu(TMSF)'na devredilen, Türkiye'nin en büyük prime time kanallarından biri olan atv ile yine Türkiye'nin en büyük gazetelerinden biri olan Sabah'ın da içinde bulunduğu, Ciner Holding'e bağlı Merkez Medya Grubu'nu 5 Aralık 2007 tarihinde Çalık Holding'e bağlı Turkuvaz Medya Grubu satın aldı. 1,1 milyar dolar'lık ihale çok ses getirdi. Bu satışın 750 milyon dolarlık kısmının kamu bankaları olan Halkbank ve Vakıfbank’tan sağlanan kredilerle gerçekleştiği açıklandı. Kredilerin geri ödenip ödenmediğine ilişkin CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in Meclis’e verdiği soru önergesinin cevabıysa “ticari sır” gerekçesiyle açıklanmadı.
 
Çalık Grubu, o tarihlerde Gülen cemaatine yakınlığıyla biliniyordu. Medya grubunun başında da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadının ağabeyi vardı. Bu medya grubu 2013 yılında el değiştirdi ama bu kişi medya grup başkanı olarak hâlâ o koltukta oturuyor. 
 
Atv'nin Ankara haber müdürlüğünü yaptığım günlerde İstanbul haber merkezimiz, kot taşlama işçileriyle ilgili önemli bir haber yapmıştı. Kot taşlama işinde çalışan işçilerin silikozis hastalığına yakalanıp hayatlarını kaybettiğini anlatan bu haberin yayınlanmasının hemen ardından Çalık Holding'den haber merkezine bir uyarı telefonu geldiği, bu konuya atv olarak girmememiz gerektiği söylenmişti. Bunun nedeni ATV'nin patronuna ait Çalık Denim'in, Türkiye'nin en büyük kot üreticilerinden biri olmasıymış. Biz gazeteciler patronlarımızın para kazandığı her iş kolunu bilmek zorunda değiliz elbette ya da bilsek bile bunlar bizi bağlamamalı. 
 
Medya patronları en çok hangi sektörlerden para kazanıyorlar?
 
Doğan Grubu: Uzun yıllardır Türkiye'nin en büyük medya grubu olan, AKP iktidarıyla bir dargın bir barışık, Hürriyet, CNN Türk, Kanal D'nin de aralarında bulunduğu onlarca televizyon, onlarca radyo ve yine çok sayıda gazete ve dergiyle internet sitesinin sahibi Doğan Grubu'nun medya dışındaki en büyük faaliyet alanı enerji. Petrol Ofisi'nin çoğunluk hissesini elinde bulunduran Doğan Holding, medya, sanayi, ticaret, finans, turizm ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Yani hangi alanda haber yapmaya kalksanız, bu grubun bir iştirakiyle karşılaşırsınız. Diğer medya gruplarının da farkı yok gerçi. AKP iktidarıyla çatışmalı döneminde Doğan Grubu'na açılan davalar halen devam etmektedir. Ayrıca çok sayıda şirketi büyük teftişlerle boğuşmak zorunda kalmıştır. Doğan Grubu'na bir süreliğine kamu ihalelerine katılması dahi yasaklanmıştır. 
 
29 Ocak 2016'da CNN Türk'te canlı yayında konuşan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Doğan Grubu'nun teröre destek verdiği vb. iddialara karşılık, "Aydın Doğan ve Doğan Grubu'na yapılan vicdansızlıktır" dedi. Arınç'ın bir dönem RTÜK'ten sorumlu Hükümet üyesi olduğunu ve o dönem Doğan Grubu kuruluşlarına epey ceza kesildiğini de hatırlatalım. Arınç bu son açıklamasını Tayyip Erdoğan'la farklı noktalara düştükten sonra yapıyor.
 
Zirve Holding: ATV-Sabah'ın da içinde bulunduğu Turkuvaz Grubu'nun enerji sektöründeki faaliyetleriyle bilinen Çalık Holding tarafından satışı uzun süre konuşuldu. Kalyon İnşaat'ın sahibi olduğu Zirve Holding tarafından 2013 yılında satın alınan medya grubu uzun yıllardır üniversite, hastane, konut, okul, köprü, arıtma tesisi, endüstriyel tesis gibi projeler yapıyor. En çok konuşulan işiyse 3'üncü havalimanı projesi ortaklığı. İstanbul metrobüs ulaşım hattını da bu grup yaptı. 
 
Atv-Sabah'ın satışı, "havuz medyası" kavramıyla tanışmamıza da vesile oldu. Hükümet tarafından cemaate yakın polis ve savcıların organize ettiği iddia edilen, 17-25 Aralık'taki yolsuzluk operasyonlarıyla tanıştığımız "havuz" tabiri, internete yansıyan ses tapeleriyle ortaya çıkmıştı. Atv-Sabah grubu bu tabire itiraz için mahkemeye gitti. Mahkeme "havuz medyası" denilmesinin suç olmadığına karar verdi.
 
Ne demek "havuz medyası"? İddiaya göre, Sabah ve atv'nin devri için Hükümete yakın iş çevrelerinden ortak bir havuza para toplanmıştı. Tayyip Erdoğan, bu işin sorumluluğunu eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a vermiş, o da paraların toplanması görevini 3'üncü havalimanı ihalesini kazanan iş adamlarından Mehmet Cengiz ve Zirve Holding'in sahibi Cemal Kalyoncu'ya emanet etmişti. İnternete düşen telefon konuşmalarında bu kişilerin hızlı tren, tünel, demiryolu, karayolu, havalimanı gibi pek çok ihale için hükümetten söz aldıklarına dair ifadeler de yer alıyordu. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun 2'inci dalgası olan 25 Aralık'ta gözaltına alınan Cengiz Holding yönetim kurulu başkanı Mehmet Cengiz, internete düşen ses kayıtlarında yer alan "Millletin .mına koyacağız" ifadeleriyle büyük tepki çekmişti. Cengiz'in son 10 yılda 28 ayrı kamu ihalesi(100 milyar liralık ihale) kazandığını bilmem söylemeye gerek var mı! Şimdi bu grup, Artvin Cerrattepe'de maden aramak istiyor. Soruyorum size, medyaya el atması istenen bu kişiler, doğayı talan eden projelerin adeta peşkeş çekildiği patronlar, niçin iklim değişikliği veya çevre haberlerine izin versinler?
 
Sermayenin siyasetle ve medyayla kirli ilişkilerinin çarpıcı bir örneğidir Cengiz Holding. 1980'lerin sonunda kurulan ve Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu dönemde ihalesini aldığı, daha sonradan Yüce Divan'lık olan Karadeniz Sahil Yolu Projesiyle Karadeniz'in denizle bağını kopartmış, inşaatçılıktan enerjiye, madencilikten havacılık ve turizme pek çok alanda faaliyet gösteren 35 şirketiyle büyük bir sermaye grubu. Kamuoyu onu, 3'üncü Havalimanı projesi için kurulan ortaklıktan(Cengiz-Limak-Kalyon-Kolin-Mapa) ve Yeşil Yol Projesinden tanıyor. Şimdi de Cerrattepe'de yapılmak istenen maden arama tesisiyle karşımızda.
 
Doğuş Grubu: AKP iktidarıyla yıldızı daha da parlayan bir diğer grup NTV ile STAR Televizyonu ile NTV Radyo'nun ve çok sayıda derginin de sahibi olan Doğuş Grubu. Medyanın yanı sıra, enerji, finans, otomotiv, inşaat, turizm, gayrimenkul, yeme-içme alanlarında büyük yatırımları olan Doğuş Grubu'nun HES(Hidro Elektrik Santral)'i de var. Yani bazı medya grupları gibi elektrik üretim işi başlıca faaliyet alanlarından. Tayyip Erdoğan ile Doğuş'un patronu Ferit Şahenk arasındaki, Yiğit Bulut'u NTV yayınına çıkartmak üzere yapılan bir telefon konuşması internete düşmüştü. NTV, hükümeti eleştiren tüm gazetecilere adeta ekran yasağı koyup çok sayıda gazeteciyi de işten atarak kimden yana olduğu açıkça ilan etmiş bir kanaldır. 
 
2013 yılının mayıs, haziran aylarında tüm dünyanın merakla takip ettiği Gezi olayları sırasında, protestocuların en çok tepki gösterdiği kuruluşlardan biriydi NTV. "Taraf olmayan bertaraf olur" diyen siyasetçiler, bizzat gazetecilerin işten atılmasına hatta tutuklanmasına yol verirken, sesinin tamamen kısıldığını düşünen muhalif kesimse tepkisini Gezi'de en sert biçimde dile getirdi. Gezi ve medyaya yönelik protestolar demişken… Haber kanalı CNN Türk'ün Gezi protestoları başladığında penguen belgeseli yayınlaması da unutulmazlar arasına girmiştir.
 
Ciner Grubu: Habertürk TV, SHOW TV ve Habertürk Gazetesi'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda yayın kuruluşunun sahibi olan Ciner Grubu'nun asıl işi enerji ve madenciliktir. Eti Soda, Park Elektrik, Park Termik gibi çok sayıda şirketi olan grup, linyitten bakıra soda külünden elektrik üretimine kadar pek çok işe imza atmaktadır. Medya patronlarının ilgi alanı, Erdoğan'ın ustalık dönemine kadar bir hayli genişledi demiştik. Öyle ki, Beşiktaşlı Turgay Ciner(Ciner Holding yönetim kurulu başkanı), Erdoğan'ın gönül bağı herkesçe bilinen, stadının adı da Recep Tayyip Erdoğan Stadı olan Kasımpaşaspor Kulübü'nü, Ekim 2011'de satın almıştı. Havuzun sadece medyada değil başka sektörlerde de varlığını kanıtlayan bir enteresan detay da şudur. Kasımpaşaspor'un Süper Lig'e çıkmasından kısa bir süre önce, Mayıs 2012'de, ne tesadüftür ki, kulübün yönetim kuruluna Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Fenerbahçeli bir grup işadamı ve siyasetçi gelmiştir. Bu isimler, "İhsan Kalkavan, Zafer Yıldırım, Mübariz Mansimov Gurbanoğlu, Mehmet Turgut Yılmaz, Mehmet Fatih Saraç, Mehmet Cengiz, Yiğit Şardan, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan"dır. 
 
Ethem Sancak ve Es Medya: AKP iktidarıyla hayatımıza giren, Erdoğan'a olan aşkını Mevlana ile Şems'in yakınlığına benzeterek hafızalarımıza kazınan Ethem Sancak ise başlı başına inceleme konusu… 2007 yılında TBMM'nin "Üstün hizmet ve onur ödülü"ne layık görülen bu işadamını medya, AKP Hükümeti'ne yakın yayın yapan Kanal 24 ve Star Gazetesi ile tanıdı. TMSF'nin elinde bulunan Star Gazetesi ile Kanal 24'ün 2008 yılında Ethem Sancak'a satılmasıyla kurulan Sancak Medya Grubu, bir süre sonra bütün medya şirketlerini yine Hükümet'e yakınlığıyla tanınan bir başka işadamına satmış ve feshedilmiştir. 
 
Sancak'ın medyaya muhteşem dönüşü, TMSF tarafından el konulan Çukurova Grubu'nun medya organlarını almasıyla olmuştur. Görüldüğü üzere medya kuruluşlarına TMSF'ye el koydurtmak ve yandaş iş çevrelerine satmak bu iktidarın en sık başvurduğu yollardan biridir. Bu yöntemle Ethem Sancak, eski adı SKY Türk olan 360 Televizyonu ile Akşam ve Güneş gazetelerini, Alem FM'i ve Lig Radyo'yu grubun bünyesindeki dergilerle birlikte almıştır. TMSF el koyduğunda AKŞAM Gazetesi'nde köşe yazıyordum ve özel haberlerle röportajlar yapıyordum. Tam da gezi süreciydi ve TMSF tarafından atanan yeni yönetim bizim işimize son verdi. TMSF'nin görevi el koyduğu kuruluşun maddi çıkarlarını gözetmektir. Bizi işten atınca AKŞAM gazetesi kâra mı geçti? Hayır! Gazetenin tirajı el değiştirdikten sonra hatırı sayılır biçimde düştü. 
 
Ethem Sancak'ın kâr etmeyen medya kuruluşları kendisine kaldığı için üzüldüğü iddia edilirken yeğeni Murat Sancak Star gazetesi ve 24 TV’yi satın aldı. Murat Sancak ayrıca pek çok markette kullanılan kredi kartıyla satış sağlayan Vera Delta markalı pos cihazlarını Türkiye’ye getiren MT Bilgi Teknolojileri şirketinin sahibi. Şirket, ilgili bakanlığın zorunlu tuttuğu yazar kasa pos cihazı üretiminde tekel durumunda.
 
Çukurova Holding'in sahibi Mehmet Emin Karamehmet'in borcuna karşılık el konulan BMC'nin de  Ethem Sancak'a devredilmesi konusuysa koca bir muammadır. Tek kişilik ihalede piyasa değerinin çok altında satın aldığı şirketin devrini Sancak'ın bir yıl boyunca yapmadığı ortaya çıkmıştır. Yani "satış gelirlerini kasasına aktarırken BMC'nin 608 milyon TL'lik borcunu TMSF'ye yıktığı" iddiasıysa  ortada durmaktadır.   
 
Cemaat Medyası: Bir dönem siyasi iktidarın sağ kolu gibi hareket eden, daha sonra tüm gövdeyi ele geçirmeye çalıştığı düşünüldüğü için yok edilmek istenen Gülen cemaati medyasınınsa eski şaşaasından eser kalmadığı gibi bir zamanlar yargısız infazlarla cezaevlerine gönderdikleri, işsiz bıraktıkları, hedef gösterdikleri insanlarla aynı kaderi paylaşıyor olmaları çarpıcıdır.
 
Hükümet- Gülen cemaati  kavgasında Koza Grubu'nun tüm şirketlerine ve tabii önce medya grubuna el konuldu. Kanaltürk, Bugün TV, Bugün gazetesi ve Millet gazetesinin sahibi Koza İpek Holding, en büyük işi altındı. Enerji sektöründe büyük işler yapan grup, 2005 yılında Normandy Madencilik A.Ş.'nin bütün hisselerini almış, şirket 2010 yılında halka arz edilmişti. 2012 yılında şirketin değeri 5 milyar liraydı.
 
Gülen Cemaati'nin en etkili yayın organlarından biri olarak bilinen Zaman Gazetesi'nin sahibi Feza Yayıncılık ise medya tarihinin sırlarından biridir. Bu gazetenin tirajının 1 milyona yakın olduğu söylenirken asıl işin bayii satışı değil ücretsiz dağıtım olduğu hep konuşulmuştur. Bu kadar büyük sermaye desteğini kimlerden, nasıl aldığı Hükümet'in yürüttüğü cemaat soruşturmasıyla netlik kazanacak mı bilinmez ama belli ki, orada da bir başka "havuz" vardı. Dün(4 Mart 2016) itibariyle bu gazeteye de kayyum atanmıştır. Bünyesinde çok sayıda gazete, dergi ve radyo bulunan bu grubun yayıncılık dışında bir faaliyeti bulunmamaktadır. Benzeri akıbete uğrayan Samanyolu TV'nin de sahibi olan Samanyolu Yayın Grubu da keza aynı şekilde faaliyet göstermiştir ve yine hangi kaynaklardan, nasıl beslendiği sır olarak kalmıştır. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca "paralel yapı" adı verilen cemaat operasyonu kapsamında tutuklanmıştır. 
 
Albayrak Grubu: Yenişafak Gazetesi, Tvnet ve Derin Tarih ile bazı dergilerin de sahibi olan grup, inşaat, sanayi, lojistik, hizmet ve medya alanlarında faaliyet göstermektedir. İş ve ilgi alanı,  Erdoğan'ın büyükşehir belediye başkanlığından bu yana, İstanbul'dur. Grubun en aktif olduğu alanlardan biriyse kamunun hizmet ve satış ihaleleridir. Grup İstanbul ve Ankara’da neredeyse tüm sayaç okuma işlerini üstlenmiştir. 
 
Yeni Şafak Gazetesi icra kurulu başkanı Mustafa Albayrak, 2012 yılında Habertürk Gazetesi'ne verdiği röportajda 28 Şubat sürecinde aile üyelerinin ve kendisinin gözaltına alınıp işkence gördüklerini, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan aleyhinde ifade vermeye zorlandıklarını anlatmış, şu ifadeleri kullanmıştı, "İddianame çok komikti. Şeriat çetesi kurup geleceğin başbakanını seçtirmek için çalışmak. Çok komik bir iddiaydı. Ne bana ne başkasına ihtiyacı var, halkın o kadar büyük teveccühü var ki, dedim. Ona gönül verenleri yok etmeye çalışıyorlardı. Adamların öngörüsü de hayranlık verici. Bu günleri görmüşler. Kendileri açısından yaptıkları doğru, zalim zulmünü yapar."
 
2000 yılında 150 milyon ABD Doları olan Albayrak Grubu'nun cirosu 2008'de 1 milyar Dolara çıkmıştır. Albayrak Grubu Tümosan Traktör ve Motor Fabrikası ile Savunma Bakanlığı’ndan Altay Tankı’nın üretim ihalesini ve Hava Kuvvetleri’nde ilk yerli uçak çeker Rahvan için motor üretimi ihalesini aldı. Grup ayrıca hızlı tren üretimi ihalesinin de sahibi. Hükümetin, Erdoğan'ın yurt dışı gezilerine de katılan grup, Trabzon Limanı’ndan sonra Somali Mogadishu Limanı’nın işletmeciliğini de aldı.  Pakistan’daki pek çok şehrin altyapı ve temizlik işlerini de Albayraklar yapıyor. 
 
Demirören Grubu: Doğan Grubu, Milliyet'i ve Vatan gazetesini 2011 yılında Demirören-Karacan ortaklığına sattı. Daha sonra Karacan grubuyla davalık olan Demirören'ler iki gazetenin de tek sahibi oldular. Grup, enerji, sanayi, turizm, inşaat, avm işletmeciliği, liman işletmeciliği, eğitim, medya alanlarında faaliyet gösteriyor. Grubun yönetim kurulu başkanı Erdoğan Demirören'in oğlu Yıldırım Demirören Türkiye Futbol Federasyonu'nun başkanı. Grubun, İstiklâl Caddesi'ne inşa ettiği Demirören AVM, en çok eleştirilen yatırımlarından biridir. 
 
Milliyet Gazetesi'nde Öcalan-İmralı görüşme tutanaklarının "İmralı zabıtları" manşetiyle haberleştirilmesinin ardından Başbakan Erdoğan'ın, Erdoğan Demirören ile yaptığı telefon konuşması internete sızmıştır. Bu konuşma da Türkiye medya tarihinin unutulmazları arasındadır. Erdoğan, Milliyet'in genel yayın yönetmeni Derya Sazak ile haberin muhabiri Namık Durukan'ı "batsın sizin gazeteciliğiniz" sözleriyle eleştirmiş, bu kriz gazetede 15 yıldır yazan kıdemli gazeteci Hasan Cemal'in ardından da Sazak'ın gazeteden ayrılmasıyla sonuçlanmıştır.
 
Acun Ilıcalı: AKP'li yıllarda TMSF aracılığıyla yeni medya patronları yaratma sürecinin en çok kazananlarından biri de Acun Ilıcalıdır. TMSF'nin kamu alacaklarını gerekçe gösterip el koyduğu Show TV'de ilk kez üçüncü alacaklıların borçlarının kamu alacağının önüne geçirildiğine tanık olduk. Mevcut yasalara göre öncelikle vergi ve Fon alacağı tahsil edilir, kalan parayla üçüncü şahıslara olan borçlar ödenir. Acun Ilıcalı bu kuralı bozan isim oldu. Show Tv'nin Ciner'e ihalesiz satışının ardından Ilıcalı'ya toplam 102 milyon liralık ödeme yapıldı. İktidara yakınlığıyla bilinen Ilıcalı bu ödemenin ardından TV8'i alarak medya patronu oldu. Bu kanalda yayınlanan yarışma programları Türkiye'de sivilleri katleden bombalar patlarken dahi izlenme rekorları kırıyor. 
 
Medyanın dili
 
Patronlar bunlar olunca medyanın dili de onlara paralel kuruluyor. Medya, sermaye çıkarlarının yani siyasi iktidarın yanında yer alıyor çünkü çünkü siyasi iktidarı korurken aslında kendi çıkarlarını koruyor. 
 
Dünyada benzeri görülmemiş biçimde aynı gün 9 gazete aynı menşetle çıkabiliyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hukuksal süreç bitene kadar çalışmalar duracak" sözü verdiği halde Cengiz Holding Cerattepe’de madencilik faaliyetlerini sürdürebiliyor. Sermaye-medya-siyaset üçgenindeki ilişkiler böyleyken söyleyin haberi kim, niye yapıyor ve biz onun haber amaçlı yapılıp yapılmadığını nereden bilelim, kime güvenelim? 
 
Özlem Akarsu Çelik
 
*Bu makale, tarafımdan, Tarım Orman-İş Sendikası'nın 5 Mart 2016 tarihinde Ankara'da düzenlediği "İklim Değişikliğinin Getirileri ve Götürüleri" panelinde yaptığım sunum için hazırlandı, www.telgrafhane.org okurları için yeniden düzenlendi.


Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
156 Sorgu Yapıldı. 0,336 Saniyede Oluşturuldu.