19.07.2015, Pazar







Bir Kez Daha İttifak Meselesi Üzerine – Ender Helvacıoğlu
Bir Kez Daha İttifak Meselesi Üzerine – Ender Helvacıoğlu
10 Temmuz 2015 10:28
Font1 Font2 Font3 Font4
Son 15 yıl içinde Türkiye solunda iki ciddi ittifak girişimi yaşandı. Birincisi İşçi Partisi’nin (yeni adı Vatan Partisi) devletin ve ordunun ulusal kesimleriyle ittifak girişimiydi. İkincisi ise bazı sosyalist örgütlerin Kürt hareketi ile ittifak girişimi. 

İkisinin de üzerinden 15 yıla yakın zaman geçti, birçok pratik yaşandı. Bu girişimlerin sonuçlarını değerlendirmek için elimizde yeterli ölçüde veri bulunuyor. Girişim sahiplerinin bugünkü durumları da biliniyor. Burada geniş bir değerlendirme yapamayız. Formüller halinde bazı saptamalar, sorular ve tartışma başlıkları oluşturmakla yetineceğiz.

1) İP bu ittifak uğruna, on yıllar içinde oluşturduğu geleneklerini ve değerlerini, çok sayıda yetişmiş kadrosunu, yaygın örgüt yapısını, programını ve tüzüğünü, hatta adını feda etti. Gelinen nokta nedir? Bir muhasebe yapılsa getirisi ve götürüsü ne olmuştur? Güç mü kazanılmıştır, güç mü yitirilmiştir? Bu süreç bir başarı öyküsü müdür, başarısızlık mı? Politik etki, örgütlenme düzeyi, seçimlerde alınan oy miktarı gibi kıstaslara vurularak somut sonuçlar elde edilebilir. 

2) Benzer bir muhasebe Kürt hareketi ile ittifaka giren sosyalist örgütler için de yapılabilir. Bu örgütler emekçi halk içindeki etkilerini artırmış, örgütsel yapılarını geliştirmiş ve bağımsız özgüçlerini artırmışlar mıdır; yoksa sürekli bölünüp parçalanmışlar mıdır? Genel başkanlarını milletvekili yapmaktan öte bir “kazanç”ları olmuş mudur? 

3) Bu iki soru öbeğine de ne yazık ki olumlu yanıt veremiyoruz; gelinen nokta göz önüne alındığında bu bir tartışma konusu bile değildir. Demek ki ortada bir sorun var. 

4) Denilebilir ki, bu bir sınıf mücadelesidir, karşı taraf baskın çıktı, yoksa ittifak politikalarında bir sorun yok. Ama zaten bu politikalar sınıf mücadelesinde ön almak, başarılı olmak için gündeme getirilmişti. Başarısızlık durumunda politikalar gözden geçirilir. 

5) Öte yandan, bu süreç içinde Türkiye’nin yakın tarihinde görülmemiş düzeyde halk hareketleri yaşandı: Cumhuriyet mitingleri, Haziran 2013 Ayaklanması ve Tekel-Soma-Metal gibi işçi hareketleri. Yani bu güç yitimi ve başarısızlık, olağanüstü halk hareketlerinin gerçekleştiği bir dönemde yaşandı. Anti-emperyalist, devrimci, ilerici, sosyalist olduklarını iddia eden örgütlerin rüyalarında görseler inanamayacakları olumlu nesnel koşulları yaratmıştı bu hareketler. Bu olgu, sorunu iki katına çıkarıyor. 

6) Dahası, bu halk hareketlerinin genel doğrultusuna bakıldığında, ittifak yönelimlerinin zıddı bir konumda oldukları görülebilir. Gerek devletin ve ordunun ulusal olduğu iddia edilen kesimleri gerekse Kürt hareketi Cumhuriyet mitinglerinde ve Haziran Ayaklanmasında olumsuz roller oynadılar. Cumhuriyet mitingleri doruk noktasındayken ve sonuç almaya ramak kalmışken ulusal denen kesimlerin ihanetine uğradı. Kürt hareketi ise hem Cumhuriyet mitinglerine hem de Haziran Ayaklanmasına soğuk yaklaştı ve içinde yer almadı. Bu olgu da ittifak girişimlerinin gözden geçirilmesini gerektirmiyor mu? 

7) Tabii ki ittifaklara, cephelere, yan yana gelmelere karşı değilim. Yeri geldiğinde ve gerektiğinde şeytanla bile ittifak yapılabilir. İttifak ile iltihak arasındaki farkı niyetler, laflar, yazılar, programlar değil, o niyet, fikir ve programın arkasına yığılan güç belirler. Ne kadar özgüç o kadar ittifak… Kanımca sözünü ettiğim ittifak girişimlerinde atlanılan nokta budur. Dolayısıyla bunlar birer ittifak olmamıştır. Ne İP devletin ve ordunun ulusal kesimleriyle ne de söz konusu sosyalist örgütler Kürt hareketiyle bir ittifak gerçekleştirebilmişlerdir; onlar tarafından kullanılmışlar veya onlara iltihak etmişlerdir. 

8) Bugün sosyalistlerin özgüçlerini artırma açısından nesnel koşullar hiç olmadığı kadar uygun. Bütün politik-örgütsel açılımlar, bütün cesur girişimler bu hedefle yapılmalı. Örneğin Cumhuriyet mitinglerinin ve Haziran Ayaklanmasının yaşandığı günlerde, iktidar hedefine kilitlenmiş, örgütlü ve kararlı bir odak büyük işler başarabilirdi (ille de bütün hareketi yönlendirebilmesi gerekmiyordu); şartlar uygundu. Hazırlıksız yakalandık, böyle bir ufkumuz dahi yoktu ve bunu beceremedik. Özgüç önemli derken kastım bu. 

9) O halde yapılması gereken, general eskilerinin, birer siyasi mevtaya dönüşmüş eski sağ politikacıların peşinde koşmak veya Kürt hareketine yamanmaya çalışmak değil, olumlu koşulları değerlendirip özgücümüzü artırmaya kilitlenmek değil mi? İttifak yapabilmenin de, ittifak yapılacak bir politik odak olabilmenin de yolu bu değil mi? Mao Zedung Guomindang ile ittifakı savunduğu zaman Pekin’de gazete çıkarmıyordu; Çin’in üçte birine hakim, kurtarılmış bölgeleri bulunan, kızıl siyasi iktidarlar yaratmış, güçlü bir halk ordusuna ve son derece örgütlü bir partiye komuta ediyordu. İttifak böyle yapılır. Böyle bir gücün varsa zaten ittifak tartışması falan yapmazsın; eğer gerekiyorsa ittifakı dayatırsın. İttifak yapılmaz, ittifak dayatılır; tıpkı bugün Kürt hareketinin sosyalist örgütlere yaptığı gibi. Veya ABD’nin Kürt hareketine yaptığı gibi…



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
70 Sorgu Yapıldı. 0,531 Saniyede Oluşturuldu.