Fıkra bu ya, bizim Temel’i yurt dışında bir yerde casusluktan tutuklamışlar. Çok şey biliyor bu adam diye işkenceye almışlar. Ama temel çok çetin ceviz çıkmış, ne elektrik vermeler, ne tırnak çekmeler… En ağır işkenceleri uygulamışlar, tek bir söz alamamışlar ağzından… Adam ser veriyor, sır vermiyor. Tek bir soruya bile cevap alamamışlar. İşkenceciler hayatlarında böyle ketum bir insanla karşılaşmamış… Ne yapacaklarını bilmez duruma düşmüşler. Temel de artık kan revan, yara bere içinde, can derdinde… Nöbetçiler Temel’in hücresinden gelen bir ses duymuş bir gece. Kapının üstündeki deliğin kapağını açıp içeri bakmışlar. Temel kafasını duvarlara vurup vurup bağırıyormuş: “Hatırla!,” “Hatırla…”
Canan Kaftancıoğlu zorlu ve çekişmeli bir süreçten sonra CHP İstanbul İl Başkanı oldu, Türkiye ayağa kalktı. CHP içindeki rakiplerinden tutun AKP, MHP yöneticilerine, hatta Cumhurbaşkanı’na kadar herkes ağzına geleni söyledi. Canan’ın ve eşi Ali Naki’nin geçmişte attığı tivitler üzerinden Canan karşısında karanlık ve öfkeli bir cephe oluştu. Ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar kadını. CHP çabuk duruldu, hem rakibi hem parti genel merkezi demokratik bir yapıya uygun bir biçimde sonucu kabul edip Canan’ı İl Başkanı olarak korumaya aldı…
Ama Türkiye durulmadı. Kazan kaynıyor, olmadık hakaretler yağdırıyorlar.
Canan Kaftancıoğlu, Cılavuz Köy Enstitüsü’nden baba dostu, Hanak’ın Türkmen köyü Sazkara’sının yamalıklı çocuğu Garip Tatar (Ümit Kaftancıoğlu)’ın gelini. O güzel yürek, “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar,” “Evreşe Yolları Dar” gibi türküler derleyicisi, TRT’de “Bu Yurdun Sesi,” gibi programların yapımcısı, Köroğlu Kolları araştırmacısı, anası Güllü’nün anlattığı masalları “Tek Atlı Tekin Olmaz”da kitaplaştıran, Yelatan, Dönemeç gibi çok önemli yapıtların yazarı olarak kendini milliyetçi sanan beyinsiz tetikçiler tarafından evinin ve küçük kızının gözünün önünde 11 Nisan 1980 günü öldürülmüştü.
Canan Kaftancıoğlu’yla birlikte birçok etkinliğe katıldık, İstanbul ve Hanak’taki Ümit Kaftancıoğlu anmalarında, geçen yıl yaptığımız 13. Dursun Akçam Kültür ve Sanat Günleri’nde yan yana geldik. Mücadeleci bir kadın arkadaş, bir hekim meslektaş olarak tanıdım onu… Eşi Ali Naki’den çok onunla görüşürüm yıllardır…
Şimdi bizim siyasilerin koro halinde hatırlattığı tivitlerin bir kısmı gerçekten de hoş değil, içeriklerine katılmak hiç mümkün değil,… Kendisi de birisi için özür diledi, diğer birçoğunun düzmece ve yakıştırmaca olduğunu söyledi.
Keşke her konuda böyle hatırlamayı, hatırlatmayı başarsak… Bu ülkede herkesin gözü önünde olup bitti her şey. Hatırlamak için kafayı duvarlara vurmaya da gerek yok. Geriye dönüp bir baksın şimdi Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, yerel mahkemelerin dinlemediği, tutuklulukları devam eden Mehmet Altan ile Şahin Alpay… 12 Eylül 2010 Referandumu’ndan önce böyle miydi bu ülkenin mahkemeleri, böyle ucube ve yukarından kumandalı mıydı hukuk sistemimiz. Az yırtmadılar bir yerlerini, “Evet,” ya da “Yetmez ama evet” diyerek… En keskin sol, en keskin anadil istismarcısı pozlarında boykotlar yaparak… Ülkedeki tüm erkleri “vesayetçiliğe karşı çıkmak” ve demokrasi adına demokrasiyi bir amaç değil araç olarak görenlere peşkeş çekme yarışına girdiler. Şimdi sanılmasın ki kendi çukurlarını da kazmış oldular. Onlar aslında tüm ülkenin, hatta bölge insanlığının çukurunu kazmış oldular. Şimdi vursunlar kafalarını duvarlara! Temel gibi “Hatırla” diye değil, biz ne büyük kötülükler yaptık bu memlekete diye. Onları başkaları bağışlasa da ben ömrüm oldukça bağışlamayacağım. Aydın geçinen bu soytarılar açtı bugünkü karanlığa ve bataklığa giden yolu…
Başka şeyler da var hatırlanacak. Suriye orada sağlam ve bir bütün devlet olarak dururken ABD’nin Orta Doğu oyununa kim gönüllü asker yazıldı? Kim Emevi Camii’nde Cuma kılacağım diye dört elle ne olduğu belli olmayan silahlı örgütlerin, ABD ve İsrail kurmacası IŞİD denen o kanlı kumpasın yanında Suriye batağına girdi, milyonlarca insanın ser sefil ülkemize akmasına yol açtı?
BBC açıkladı, Rakka’da IŞİD ile YPG arasındaki anlaşmayı… ABD emperyalizmi petrol ve stratejik egemenlik için her şeyi ve herkesi kullanıyor…
Şimdi Suriye’ye girmesi bir dert, çıkması bir dert. Ana kuzusu fidanlarımız iktidar hırslarının ve ABD oyunlarının kurbanı edilmiş oldu. Ne mazot vergisi yeter, ne her şeyin kan pahası olması. Ülkenin varı yoğu, yetimin hakkı, askeri harcamalara, iktidar koruması silahlı güçlere akıyor, daha da çok akacak. Bu batağın içinden zor çıkılacak…
Şimdi hatırlayalım geçmişi, hatırlayalım da hâlâ bu politikaları alkışladığımız için kafalarımızı duvarlara vuralım.
Kim Irak’ta kan dökecek ABD askerlerinin ülke topraklarımızdan geçmesi ve üslerimizde konuşlanması için tezkere oyladı mecliste?
Kim FETÖ kanlı katillerine devletin tüm olanaklarını sundu, silahlı kuvvetleri düzmece davalarla o katillere tepsi içinde uzattı. Kim girdi Orta Doğu batağına? Kim parçaladı Suriye’yi, ABD’nin ekmeğine kim yağ sürdü?
Hatırla ey halkım, iyi hatırla!
Alper Akçam
Telgrafhane.org