Enflasyonun yılların ardından çift hanelere ulaşması emekli ve çalışanlara ocak ayında yapılan zammı kar gibi eritti.
Enflasyonun 2008’den bu yana yüzde 11.29’la en yüksek düzeye çıkması, yılbaşında memur ile emekli memur maaşlarına yapılan yüzde 3 oranındaki artışı tamamen götürürken, aylıklarına yüzde 4.73 zam yapılan işçi ve Bağ-Kur emeklilerine de büyük darbe vurdu.
Türkiye Kamu-Sen, memur maaşlarına ocakta altı ay için ortalama 90, emekli memurlara ise 70 lira zam yapıldığını, buna karşılık dört kişilik bir ailenin aylık harcama tutarının yılın ilk üç ayında 305 lira arttığını belirtti.
Konfederasyonun araştırmasına göre, yılın ilk üç ayında memur ile memur emekli maaşları zorunlu harcamalar karşısında yüzde 3.31 oranında eridi. Çalışanın tek kişinin yoksulluk sınırı 2 bin 497 lira olarak saptandı. Dört kişilik ailenin asgari geçim haddi ise 5 bin 132 lira oldu.
Çarşı pazar fiyatlarındaki artış açıklanan resmi enflasyonun daha da üzerinde. Dar ve sabit gelirli kitle alışverişte bu farkı, mutfağa giren temel ürünlerin el yakan fiyatlarını, pazarda belirgin bir şekilde görebiliyor.
Baharın gelmesi ile bir ölçüde düşme eğilimi gösteren meyve ve sebze fiyatları da enflasyonun çift hanelere yükselmesini önleyemedi. Dolardaki artışın sürmesi, dolaylı olarak yaşamın vazgeçilmezi olan diğer temel tüketim maddelerini etkiliyor, fiyatlar yükseliyor. Her ne kadar meyve ve sebze ucuzlasa da gıdadaki diğer ürün fiyatlarının artması enflasyonu tetikliyor.
Türk-İş’in araştırmasına göre, net bin 404 lira olan asgari ücret, dört kişilik bir ailenin gıda harcamasını ucu ucuna 28 gün karşılayabiliyor. Zorunlu harcamalara ancak 9 gün yetebiliyor.
Nereden bakarsanız bakın, enflasyonun 9 yıl sonra çift hanelere yükselmesi en çok aylık ve maaşlarına düşük miktarda zam yapılan işçi, memur, emekli ile diğer dar gelirliyi vuruyor. Yılbaşı ile temmuzda maaşlara yapılan yüzde 3, 4 ve 5 gibi son derece düşük , hayatın gerçeklerinden uzak zamla bir veya iki ay soluklanmaya çalışıyorlar. Geri kalan bölümde maaşları eriyor, cepten yemeye başlıyorlar.
Bu kısır döngü, senaryo her yıl yineleniyor.
“Bütçeyi zorlar, imkanlar bu kadar” denilerek, işçiye, memura, emekliye şöyle yüzde 10’un üzerinde bir zam bir türlü yıllardır yapılmıyor. Toplu iş sözleşmesi masasına yetkili konfederasyon olarak oturan Memur-Sen, düşük oranlı zammı hemencecik onaylıyor.
Bu olumsuz tablo karşısında maaşlardaki erimeyi hesaplayan Türkiye Kamu-Sen ile KESK, Hükümetten ek zam istedi. Ne var ki, daha önceki karşılanmayan başvurular dikkate alındığında bu taleplerinin de yerine getirilmesi mümkün değil.
Oysa, ekonomi ile ilgili bakanlar “memuru, emekliyi enflasyona ezdirmeyiz” diye söz vermişlerdi. Şimdi tam da bu sözün karşılık bulma zamanı. Ama mümkün değil. Dedim ya; işçi, memur ve emekli yılın ikinci zammı için temmuzu, asgari ücretli işçi ise 2018’i bekleyecek.
Temmuzda memur ile memur emeklisine yüzde 4, işçi ve Bağ-Kur emeklisine de son altı ayda gerçekleşen enflasyon oranında zam yapılacak. Tabii son altı aylık enflasyon ne kadar çıkacak?
Düşük maaşların yükseltilmesinde ağustosta başlayacak toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde yetkili konfederasyon Memur-Sen’e önemli görev ve sorumluluk düşüyor. Ancak, yine yüzde 4,5, 6 gibi zamlara imza atarak toplu iş sözleşmesini imzalar diye düşünüyorum. Umarım beni ve memurları bu kez yanıltır, maaşlara daha yüksek oranlı bir artışı sağlar.
İşçi ve Bağ-Kur emeklilerinin durumu daha kötü. Onlar için yeni bir intibak yasasının çıkarılması, aylıklarına yüksek miktarlı seyyanen zam yapılması kaçınılmaz. Ancak bu halde rahat nefes alabilir, hayat pahalılığına yenilmezler.
Şükrü Karaman
telgrafhane.org