10.04.2015, Cuma







Yavuz Alogan yazdı.. ‘Yaşasın ölüm’
Yavuz Alogan yazdı.. ‘Yaşasın ölüm’
8 Nisan 2015 17:06
Font1 Font2 Font3 Font4

Günümüzde insanlığın üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması idealinden uzaklaştığı kuşku götürmez. Yirminci yüzyılın ilk 50 yılı içinde gerçekleşmiş ya da çok yakın gibi görünen bu ideal, 1990’lardan başlayarak dinlerin bütün dünyada yükselmesiyle; ulusların bölgecilik, etnik milliyetçilik ve mezhep kavgalarına yuvarlanmasıyla; devrimci ve dönüştürücü potansiyelin hedefi belirsiz kitle hareketleri içinde dağılmasıyla kapitalizme yakın bir alternatif olmaktan çıktı.  

Geçmiş dönemde kapitalizmden farklı üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü geniş alanlar (Sovyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti vs) bu ideale elbette kesin bir güvence sağlamıyordu. Ancak buraları, renkli tartışmalarla dolu tarihleri, başarı efsaneleri ve farklı dünya devrimi stratejileriyle, kültürel ve ideolojik olarak karşısında konumlandıkları kapitalist emperyalizme karşı bir tehdit oluşturdukları için devrim idealine geniş bir hayat alanı sağlıyordu. 

SANAL ÂLEMLER  

Günümüzde insanlık, her yeri kaplayan devasa bir kapitalizm denizinde, emperyalizmin sopası altında, kendi devletleri tarafından yönetilmeyen ülkelerin ve halkların içinde oluşan getto niteliğinde küçük kültürel adacıklara dağılmış durumda. Tekil devletlerin devasa askeri güçlerini kullanma imkânları azalırken, küçük grupların şiddet eylemleri, bütün ülkelerin sıradan insanlarını vurabilen, hasım devletlerin birbirine karşı kullanabildikleri, emperyal çıkarlarla yönlendirilen denetimsiz bir araç haline geliyor. 

Muazzam bir kültürsüzleşmenin bu karanlık tabloya eşlik ettiğini söyleyebiliriz. Günümüzde parayla ölçülen değerler, kültürel olan bütün değerleri kovmakta ya da kültürel değerler parayla ölçülür hale geldikçe, yaşanmakta olan kaosa uyum sağlayarak hızla yozlaşmaktadır. Gelişmiş bilgisayarlar ve iletişim teknolojisi, her şeyin birazını öğreten paketlenmiş çok parçalı bilgileri ya da anlık eğlence imkânlarını, insanlığın kültürel mirasını aktaran hacimli kitapların yerine geçirmektedir. Sanal âlemde bilgi çoğaldıkça cehalet yaygınlaşmakta, basılan kitap sayısı arttıkça okur yazar sayısı azalmaktadır. 

Mevcut koşulları veri alıp geleceğe yansıttığımız zaman ortaya çıkması en muhtemel tablo, insanların su, akaryakıt ve geçimlik tarım alanları için küçük gruplar halinde birbiriyle savaştığı, muazzam ekolojik felaketlerin yaşandığı, Mad Max filminin sahnelerini andıran bir cehennem ortamıdır. 

Otuz Yıl Savaşları’ndan sonra 1648’de ilan edilen Westfalya Barışı’ndan 1990’lara kadar insanlık her büyük çatışmanın ardından, sonuncusu 1945’te Birleşmiş Milletler olmak üzere bir uluslararası sistem kurmayı başardı. Günümüzde bu sistemin etkisini kaybettiğini, uluslararası örtülü savaşların hüküm sürdüğünü; ABD’nin Asya-Pasifik Bölgesi’nde Çin’i, Avrupa’nın doğusundan Rusya’yı kuşattığını; Ortadoğu’da kurulan Sünni cihat ordularının Yemen’e saldırıp İran’ı tehdit ettiğini, Türkiye’nin diktatörlük, iç savaş ve parçalanma tehlikesine maruz kaldığını görüyoruz. 

ÖLME/ÖLDÜRME KÜLTÜRÜ 

İmparatorlukların dağıldığı, ulusların oluştuğu milli çatışma dönemlerinde ve daha sonraki devrimci şiddet eylemlerinde hep bir refah arayışı ya da sömürüsüz, eşitlikçi toplum ideali vardı. Bütün bu hareketlerin genlerinde şiddete rağmen hümanist bir akıl, ilerlemeci, aydınlanmacı bir düşünce vardı. Günümüzde bunun yerini büyük güçlerin her türlü yönlendirmesine açık, dar ortamların getto kültüründe mayalanmış, şizoid ve nihilist bir ölme/öldürme kültürü almaktadır. Aslında insanlık buna o kadar da yabancı değil. İspanyol faşistlerinin sloganı “Viva la Muerte”ydi (Yaşasın Ölüm) mesela. Ölümü kutsayanların, intihar eylemlerini alkışlayanların insanlığa verebilecekleri hiçbir şey yoktur. Birileri devrimcilik adına intihar ediyor, diğerleri de onları devrimcilik adına alkışlıyorsa, orada ciddi bir ölüm kültürü, yani ortada büyük bir sorun var demektir.  

Rosa Luxemburg’un yüz yıl önce söylediği “ya barbarlık ya sosyalizm” sözü bugün her zamankinden daha fazla geçerli. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasına giden kitlesel ve ihtilalci bir yol açılamadığı takdirde, insanlığı bekleyen tam bir vahşet ve yeni Hiroşimalardır; “homo politicus”un ya da “başkaldıran insan”ın zamanla saldırgan ve şuursuz bir hayvana dönüşmesidir.

aydınlık



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
68 Sorgu Yapıldı. 0,435 Saniyede Oluşturuldu.