24.09.2014, Çarşamba







Ukrayna’yı böyle karıştırdılar
Ukrayna’yı böyle karıştırdılar
20 Şubat 2014 08:11
Font1 Font2 Font3 Font4

Ukrayna’da Salı günü başlayan çatışmalarda 10’u polis, en az 26 kişi yaşamını yitirdi. Muhalefet tamamen silahlı; ölenlerin tümü kurşun isabetiyle hayatını kaybetti. ABD ve Avrupa Birliği, şiddetten Ukrayna hükümetini sorumlu tuttu ve yaptırım için düğmeye bastı. Oysa şiddetin arkasında bizzat Batı başkentleri var.

Kasım 2013’te başkent Kiev’de başlayan ve aylardır süren eylemler, Salı gecesi en kanlı gününe şahit oldu. Sabaha kadar süren çatışmalarda 26 kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin 10’u polisti. Ukrayna İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, polisler dahil çatışmalarda yaşamını yitiren herkes kurşunla öldü. 70’i polis, 700’ün üzerinde kişi yaralandı.

Olaylarla ilgili çok sayıda video, internette paylaşıldı. Görüntüler, muhalefetin tamamen silahlı olduğunu ve çatışma eğitimi almış şekilde hareket ettiğini gösteriyor. Örneğin görüntülerden birinde bir gösterici elindeki keskin nişancı tüfeğiyle ateş ederken, bir diğer gösterici, taş dolu olduğu anlaşılan bir yapay çantayla, nişancının siperin üzerinde kalan kafasını korurken görülüyordu.

Ukrayna Sağlık Bakanlığı, ölenlerin tümünün, göstericilerin açtığı ateş sonucu öldüğünden emin. Bakanlık, kolluk kuvvetlerinin kesinlikle ateş açmadığını savunuyor.

Rus Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan açıklamada, Ukrayna’daki şiddet olayları “darbe girişimi” olarak nitelendi. Açıklamada Avrupa Birliği, “Ukrayna’daki radikal güçlerin eylemlerinin tüm sorumluluğunun muhalefet ait olduğunu kabul etmediği için” suçlandı. Moskova, muhalefet liderlerinin sokaktaki şiddeti derhal durdurup, herhangi bir tehdit veya ültimatom olmaksızın Ukrayna hükümetiyle uzlaşma masasına oturması gerektiğini savundu.

Batılı politikacılarsa tüm şiddetten Ukrayna hükümetini sorumlu tutmakta gecikmedi. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Twitter’dan “Net olmalıyız: Ölümler ve şiddet konusunda esas sorumluluk Başkan Yanukoviç’in. Elleri kana bulanmış durumda” mesajı geçti. İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, daha tuhaf bir mesaj yazarak, göstericilerin “barışçıl” olduğunu savundu: “Barışçıl göstericilere karşı şiddet kullanımı kabul edilemez ve Ukrayna hükümeti bundan sorumlu tutulmalıdır.”

ABD yönetimi, bu “sorunu” daha önce halletmişti. ABD’nin Ukrayna Büyükelçisi Geoffrey R. Pyatt, birkaç gün önce “Bundan sonra Ukrayna’da olacak her şeyden Ukrayna hükümetini sorumlu tutacağız” demiş ve böylece muhalefetin şiddet kullanımı konusunda açıklama yapma zorunluluğunu tamamen ortadan kaldırmıştı.

Bu sert tonun sebeplerinden biri, Ukrayna’ya yaptırım uygulanması konusunda adım atma hazırlığı gibi görünüyor. ABD zaten yaptırımları gündeme getirmiş, Almanya’ysa reddetmişti. Fakat Alman Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, yaptırımlara dair önceki pozisyonlarının gözden geçirilebileceğini açıkladı.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna’ya yaptırım uygulanması için Avrupalı liderleri ikna etmeye çalışacağını söyledi.

Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders de yaptırımlardan yana olduklarını duyurdu.

Moskova yönetimi, Ukrayna’daki şiddetin yükselmesinin sebeplerinden biri olarak, Batılı ülkelerin bu teşvik edici açıklamalarını görüyor.

ABD medyası, Ukrayna’da sokaktaki göstericileri desteklemek noktasında Washington yönetimiyle paralel bir yayıncılık yapıyor. Göstericiler “özgürlük yanlısı”, gösteriler de “barışçıl” olarak nitelenirken, olan bitenden yalnızca Ukrayna hükümeti sorumlu tutuluyor.

Yine de ABD medyasında da istisnai sesler var. Princeton Üniversitesi’nden Stephen F. Cohen, The Nation gazetesinde çıkan yazısında “Nulandgate”e atıfta bulunarak, “üst düzey ABD’li yetkililer, Ukrayna’nın demokratik yollarla seçilmiş başkanını devirerek veya etkisiz hale getirerek yeni bir Rus karşıtı hükümete ebelik etmek üzere komplo peşindeler – bunun adı darbedir” yorumunda bulundu.

“Nulandgate”le kastedilen, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın, -kendi iddiasına göre Ruslar tarafından gizlice kaydedilip- sızdırılan bir telefon görüşmesi. Bu görüşmede Nuland’ın “Avrupa Birliği’ni s…ret” sözü medyada çok yer bulurken, Ukrayna’da yeni kurulacak hükümette, sokaktaki muhalefetin hangi isimlerinin yer alıp hangilerinin dışarıda bırakılacağını söylemesi daha az dikkat çekti. Görüşme, ABD’nin muhalefeti desteklediğinin ve yeni bir Ukrayna hükümeti oluşturmak üzere isim isim çalıştığının kanıtı olarak yorumlandı.

Almanya: Sessiz ve derinden müdahale
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın telefon görüşmesi kaydının sızması çok konuşulmasına rağmen, iki üst düzey Alman diplomat arasındaki görüşme kaydı sızıntısı çoğunlukla es geçildi. AB’nin Dış İlişkiler Sorumlusu Catherine Ashton’ın yardımcısı Helga Schmid’le Ukrayna’daki AB Elçisi Jan Tombinski arasındaki geçen ve sızdırılan görüşme, Almanya’nın Ukrayna politikasını büyük ölçüde özetliyordu.

Görüşmede Helga Schmid, “Amerikalılar sağda solda bizim duruşumuzun çok güçsüz olduğunu ve kendilerinin yaptırımlar konusunda daha sert olduğunu söyleyip duruyor. Cathy’yle konuştum, aslında biz de aynı çizgideyiz ama çok akıllıca bir şekilde bunu örmemiz gerekiyor. Ama haberin olsun, AB’nin yumuşak olduğunu söylemeleri yüzünden Amerikalılara çok kızgınız. Oradaki Amerikan elçisine bizim yumuşak falan olmadığımızı söyleyebilirsin” diyor, Tombinski’yse şu yanıtı veriyor: “Ama Helga, kimin daha sert açıklama yapacağı konusunda bir rekabet halinde olmadığımızı anlamak lazım… Bizim başka araçlarımız var.”

Avrupa Birliği’nin Ukrayna’nın iç işlerine karışma politikasını belirleyen ülke Almanya. Almanya’nın özellikle Ukrayna muhalefet liderlerinden Vitali Kliçko’yla yakın ilişkiler içinde olduğu belirtiliyor.

ABD Ukrayna’da 5 milyar dolar harcamış
Ukrayna’da Kasım ayında başlayan krizin ilk dönemlerinde, gösterileri destekleyen büyük gücün Avrupa Birliği olduğu, ABD’nin daha geri planda kaldığı havası yaratılıyordu. Fakat gelinen noktada, özellikle de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın sızdırılan telefon görüşmelerinin etkisiyle bu izlenimin aldatıcı olduğu ortaya çıkmıştı.

ABD’nin Ukrayna’da “geri planda” durduruğuna dair tüm tezleri yerlebir eden, yine Nuland’ın bir başka açıklaması oldu. Nuland, 13 Aralık 2013’te Washington’daki Ulusal Basın Kulübü toplantısında yaptığı konuşmada, Ukrayna’ya tam 5 milyar dolar yatırdıklarını söyledi: “1991’de Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana ABD, demokratik kurumların ve sivil toplumun gelişimini ve iyi bir hükümet biçiminin oluşturulmasını sağlamak için Ukraynalılara yardım etti. Ukrayna’da bu ve diğer hedeflerimize ulaşabilmek için 5 milyar dolar yatırdık. Ukrayna’yı gelecekte de desteklemeyi sürdüreceğiz.”

Söz konusu açıklamanın videosu, son günlerde bağımsız medya sitelerinden ardı ardına haber yapılıyor. Zira Ukrayna’daki muhalefetin iyi eğitilmiş silahlı birlikler görüntüsü vermesi, “bu gösterilerin ardından iyi hazırlanmış bir süreç ve bir büyük güç olmalı” fikrini giderek güçlendirdi.

ABD eski Hazine Bakan Yardımcısı Paul Craig Roberts, önceki gün yazdığı makalede ABD’nin, Kiev’deki göstericilere para dağıttığını öne sürdü.
Henüz bunun kesin kanıtları ortaya konulmuş değil. Fakat Ukrayna’nın, Rusya’ya karşı ABD’nin yürüttüğü izole etme politikasında çok kritik bir ülke olduğu sır değil. Ülke 2004 yılında da ABD destekli bir “renkli devrim”e sahne olmuştu. O dönem iktidara gelen Batı yanlısı hükümet, daha sonra seçimleri kaybetmişti.

ABD, Rusya sınırına yakın ülkelerde siyasi ve askeri ağırlığını artırmaya çalışıyor. Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi ülkeler NATO’nun füze kalkanına ev sahipliği yapmaya zorlandı. 2008 Gürcistan Savaşı bu politikanın ürünüydü. Şimdilerde ekonomik kriz tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Kazakistan da ABD’nin yakın ilgi alanında.

soL  



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
70 Sorgu Yapıldı. 0,289 Saniyede Oluşturuldu.