Köy Enstitüleri 76 yıl önce bugün 17 Nisan 1940’ta kuruldu. Binlerce öğretmenin yetiştiği, onlarca köyde binlerce çocuğun, gencin, yaşlının, kadının, erkeğin okuma yazma ile tanıştığı ve bilimden sanata, tarımdan sağlığa pek çok konuda aydınlanma düşünün gerçekleştiği Köy Enstitüleri’ni yıldönümü için kısaca özetledik
1940 yılında, yalnızca yüzde 5’inin okuma yazma bildiği ve yüzde 75’inin köylerde yaşadığı bir coğrafyanın 21 bölgesinde Köy Enstitüleri kuruldu.
Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanı’ydı. Yücel, İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürü olarak atadı.
Sistem köylülerin yine köylüler tarafından eğitildiği bir yapıyı öngörerek yola çıktı. Eğitmenler köylüye hem okuma yazma öğretiyor hem de yurttaşlık bilgisi öğretiyordu. Onların yetiştirdiği eğitmenler de diğerlerine… Bu şekilde 7 yılda 8 bin eğitmen yetişti.
Köy Enstitülerinden mezun olanlar da pozitif bilimlerden, sağlık hizmetlerine, tarımcılıktan, inşaat işçiliğine pek çok konuda yetkin olmasını sağlayan bir eğitim almış oluyordu.
İlk kez okuma yazma ile tanışan köylerde büyük yazarlar, ressamlar, müzisyenler çıkmaya başlamıştı.
Çünkü Köy Enstitüleri’nde zamanın yüzde 50’si kültür derslerine yüzde 25’i ziraat derslerine ve yüzde 25’i teknik derslere ayrılmıştı.
Köylerde eğitim verenlerle öğrenciler, kendi binalarını inşa etti, kendi arazilerini ekti. Bu sayede 15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi. 750 bin fidan dikildi. 1200 dönüm arazi üzüm bağına çevrildi. Köy Enstitüleri el birliği ile 150 büyük inşaat işi yaptı, 60 atölye, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 12 elektrik santrali, ambarlar, depolar, balıkhaneler inşa etti, 100 km yol yaptı.
Öğrenciler ve öğretmenleri ile kendi coğrafyasına uygun yaratıcı fikirleri uygulama ile birleştiren Köy Enstitüleri, köylerde eğitim hizmetine ulaşamayan yoksul çocuklar için hem aydınlanmanın bir yolu olmuştu hem de köylerde çeşitli meslek alanlarında iş imkanı yaratmıştı.
İsmail Hakkı Tonguç Köy Enstitüleri için “Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi mihaniki surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve şuurlandırılmalı ki, onu hiçbir kuvvet yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar etmesin. Ona esir ve uşak muamelesi yapamasın. Köylüler şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi, her zaman haklarına kavuşabilsinler. Köy meselesi, köyde eğitim problemleri de içinde olmak üzere bu demektir” diyordu.
Sağcılar tarafından “gelenekçilik ve milliyetçilik yönü eksik” denilerek eleştirilen Köy Enstitüleri, 1947’de “sol fikirlerin yayılması” gerekçe gösterilerek hedef gösterildi. 1950’de başlayan Demokrat Parti dönemi ile iyice amacından saptırılan Köy Enstitüleri’nde erkek ve kız öğrencilerin ayrıldığı, “zararlı kitapların” yakıldığı bir süreç başladı.
1954 yılında da enstitüler resmen kapatıldı.
Sendika.Org