28.10.2015, Çarşamba







Bülent Ortaçgil: ‘Beni Kategorize Etme’nin milli marş olması lazım şimdi!
Bülent Ortaçgil: ‘Beni Kategorize Etme’nin milli marş olması lazım şimdi!
25 Ekim 2015 09:50
Font1 Font2 Font3 Font4

RADİKAL – Bülent Ortaçgil’in ilk albümü ‘Benimle Oynar Mısın?” 41 yıl sonra yeniden plak olarak yayımlandı. Hürriyet Pazar’dan Güliz Arslan,Bülent Ortaçgil’le konuştu. Söyleşi şöyle:

41 yıl önce yaptığınız albüm yeniden yayımlandı. İnsan ürettiği şeylerin zamana karşı galip geldiğini görünce bir parça da olsa ölümsüz olduğunu hissediyor mu?
Öyle bir duygu taşımıyorum herhalde. Ama yaptığım işin değerli bir iş olduğunu ben de kabul ediyorum. Bununla ne yapılır? Övünülür belki, övünürüm ben de. Birçok insan yaptığı şeyi küçümser, ben beğenirim. ‘Benimle Oynar Mısın?’ teknikle değil, tamamen ruhla yapılmış bir albüm. Müzik sanatıyla ilgili hiçbir şey bilmiyordum onu yaparken. Gitarı doğru dürüst çalamıyordum bile. Ama delicesine bir adanmışlık vardı.

Nedir uzun ömürlü şarkı yapmanın sırrı?
Benim şarkı estetiğimde şu vardır; hiçbir şeye tek yandan bakmam. Öyle yaparsan çok katı bir şey söylememiş oluyorsun. Bir de genel insan halinden, insanın içsel dünyasına dokunan şeylerden söz ettiysen kalıcı oluyor. Nasıl bir romanı yıllar sonra da aynı iştahla okuyabiliyorsun… ‘Benimle Oynar Mısın?’ da ona benzedi.

Ne düşünüyordunuz onu yaparken?
Kimya Fakültesi'nde öğrenciydim. Ali Kocatepe “Ben bunu plak yapayım” demeseydi, böyle bir şarkı hiç bilinmeyecekti, ben de müzisyen olmayacaktım belki.

KİMSE UZLAŞMIYOR, BU TEHLİKELİ
Müziğe başladığınız yıllardan bugüne bakınca ne geçiyor içinizden?

Bireysel düşüncelerin müziğini yapanların ilklerindenim ben. Benimkiler gibi şarkılar yazan bir sürü insan var şimdi. Onlar için bir şekilde ‘başarabilmiş’ bir adamım. Çok para kazanmadım ama bu işi çok uzun dönem yaptım ve hiçbir zaman boyun eğmedim. İyi örnek olduğumu düşünüyorum.

Ülkedeki kasvetli hava Bozburun’da nasıl hissediliyor? Siyasi ve toplumsal gündeme yer verdiğiniz şarkılarınız vardır. Bir gün bu yaşananlar da girecek mi müziğinize?
Bilmiyorum. Türkiye’den korkuyorum ben. Kimse kimseyi dinlemiyor. Kimse kimsenin gözünden bakmak istemiyor olanlara. Kimse uzlaşmıyor. Bu tehlikeli bir şey.

Hep biraz böyle değil miydi?
Değildi. 1980’den sonra Rize’ye gitmiştim konser için. Sağcıların solcularla, solcuların sağcılarla dalga geçtiğini gördüm orada. Şaşkınlıktan dilimi yutmuştum. Şimdi böyle bir şey mümkün değil. İnsanlar deşifre olmak istemiyor. Öbür türlü arkadaşlıklar bozuluyor, aileler birbirine giriyor. Ama bu enjekte edildi bize; Türklerin hep böyle olduğunu düşünmüyorum. Bu kadar bağnaz, fikren bu kadar dışarı kapalı… Böyle değildi bu toplum.

Sizin ‘Benim Kateogorize Etme’ diye bir şarkınız vardır…
Bence milli marş olması gerekiyor şimdi. Çünkü Türkiye’nin şu andaki en ciddi sorunu bu: Sen git kendin gibilerle arkadaş ol, ben benimki gibilerle… Ülkenin politize olmasını körükleyen politikacılar böyle olmasını istiyor amahayat böyle yürümüyor arkadaş! Sadece bir senin düşündüğün, bir de benim düşündüğüm yok. Herkesin bir düşündüğü var.

‘Hep küçük şeyler bizi savaştıran / Küçük şeyler bizi barıştıran’ diyorsunuz bir şarkınızda (Küçük Şeyler)…
Ama artık büyük şeyler oldu bizi savaştıran şeyler.

AKP BENİM İÇİN ‘ÖTEKİ' DEĞİLDİ
Nasıl barışacağız?
İlk hedef bu olmalı. Ancak o zaman olur. Irk, dil, din, cinsiyet üzerine inşa edilmiş fikirlerle nasıl barışacağız ki? Daha uzlaştırıcı, bütünleştirici, dünya ile iç içe geçmek isteyen bir politikaya ihtiyacımız var. Ama Türkiye bunu yapar, yapmaz bilemem.

Ama umut hep vardır sizin şarkılarınızda? ‘Sen içimdeki küçük mum / Hâlâ sönmedin yanıyor musun? / (…) / En soğuk rüzgarlarda / En ıslak yağmurlarda bırakmadın beni’ dersiniz mesela (Mum)…
Umut yine var, hep var.

Bundan beş yıl önce dönemin Başbakan’ı Erdoğan, sanatçıların ‘demokratik açılım’ konusunda görüşlerini almak üzere bir davet vermişti. Siz de gitmiştiniz değil mi?
Bu ülkenin Başbakan’ı beni insan yerine koyup “Gel, konuşalım” diyorsa giderim, niye kaçayım ki? O toplantıya katılan müzisyenlerin çoğu gerizekalılık etti, orada müzik sorunlarını konuştu. En iyi konuşan İbrahim Tatlıses’ti, diğerleri egolarını sundu.

O günlerden çok daha başka bir yerdeyiz bu konuda…
Açılım maçılım kalmadı ortada. Ben AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda yaptıklarını şimdiye kadar sosyal demokrat iktidarların yapmamış olmasından acı duyuyordum. Hiçbir zaman AKP yanlısı biri olmadım ama o yıllarda o kadar da öteki değillerdi benim için. Demokrasi böyle bir şey çünkü. İktidara geldiler mi, geldiler. Ancak benim yaşamımı değiştirmeye kalktıktan sonra onlara olan tavrım tabii ki değişti. Bugün artık ‘bir adam’ diktatoryası altında gibiyiz. Bütün doğruları o biliyor, biz hiçbir şey bilmiyoruz. Ama bu bitecek. Yerine gelen ne olur bilemem ama bu bitecek.

ZAMANLA YAŞAMAK KARŞISINDA MAĞLUP OLUYORSUN
Yeni albüm var mı ufukta?

Üç- beş yıldır şarkı yazamıyorum. Yaşlanıyorum. Fikirlerim orijinalliğini kaybediyor. İştahım azalıyor.

Çok rahatsınız bunu söylerken. Hiç mi canınızı yakmıyor bu durum?
Yo. Biterse de “Bitti arkadaş” diyebilmek lazım. Çünkü hayat böyle bir şey. Bir musluk gibi düşün; sürekli gürül gürül akacak diye bir şey yok. Zamanla yaşamak karşısında mağlup oluyorsun. Yaşlandıkça kabullenmen artıyor. Eskiden isyan ettiğim hiçbir şeye artık isyan etmiyorum.

Niye?
Şaşırmıyorum çünkü. Dünyayı değiştirmek için söyleyeceğim şey azalıyor. “Dünya böyledir” demeye başlıyorsun. Bunlar kötü şeyler şarkı yazmak için. İnadına “Ben dünyayı değiştireceğim, görürsünüz şimdi” demek lazım. Şimdiye kadar yaptıklarımla yarışabilir kalitede bir şey yaparsam yayınlarım, yoksa yayımlamam artık. Bugüne dek yaptıklarımın içine tükürmeyeceğim hiçbir zaman.

Her konuda böyle ‘süper objektif’ misinizdir?
Kimya mühendisliği insana nesnel olmayı öğretiyor.

Etrafınızdakilere, hayata da kendinize baktığınız kadar keskin mi bakıyorsunuz?
Bilmiyorum. O kadar değil galiba.

Öyleyse eğer, bu insanı biraz huysuz biri yapar çünkü?
Yaşlandıkça huysuz olmaya başladım zaten. Karıma sor.

40 YIL AYNI ŞARKIYI ÇALINCA DEVLET SU İŞLERİ’NDE ÇALIŞAN MEMURDAN FARKIN KALMIYOR
Çalacağınız gecelerin özellikle gece hayatı için ölü geceler olmasını istermişsiniz ki gerçekten seven gelsin…

Hayatta en nefret ettiğim şeylerin başında müziğin meze olarak kullanılması geliyor. Benim için başlı başına bir iştir müzik dinlemek, özel bir çaba gerektirir. Kendi şarkılarım için de dinler dinlemez “Ne güzelmiş” demelerini istemem. Çabuk deşifre olmaktan hiç hoşlanmadım.

Peki bir şarkının o kadar da çözülecek bir tarafı yoksa ve çok geniş kitlelere hitap ediyorsa bu onun illâ kötü olduğunu mu gösterir?
Her şarkının alıcısı var. Beni beğenen beni dinler, öbürünü beğenen onu dinler.

Hiç var mı sizin ‘öbüründen’ beğendiğiniz?
“Yahu ne kadar amacına uygun yapılmış” dediğim pop şarkıları vardır. Mustafa Sandal’ın, Kenan Doğulu’nunkiler mesela. Sezen Aksu’nun öyle birçok şarkısı vardır. Ama beni alıp götürenler öyle şarkılardan çıkmaz pek.

Şarkılarınız, bir filmde geçince ya da Müslüm Gürses, Teoman, Gülben Ergen gibi çok ünlü biri söyleyince her yerde çalmaya başlıyor, siz de popülerleşiyorsunuz. Bu duruma bozuluyorsunuz değil mi?
Bozuluyorum. Çünkü yüzüm tanınır oluyor.

BENİM ŞARKILARIMDAN PARA KAZANILMAZ
Siz pek vermezsiniz şarkılarınızı. Nasıl oldu da ‘Eylül Akşamı’nı verdiniz ‘Aşk Tesadüfleri Sever’ filmine?

Vermem diye bir şey yok. Onlar almazlar genelde. Benim şarkılarımdan para kazanılmaz kolay kolay.

Orasıyla burasıyla oynayıp cingıl yapıyorlar bütün şarkıları…
Benim bir-iki şarkım da reklamlarda kullanıldı. Onlarda da sözlerini vermedim. Müziğin parasal ilişkiye dönüşmesi kaçınılmaz ama şarkıların tüketim malzemesi olmasından hazzetmediğim bir gerçek.

Konserlerde hep aynı şarkıları istediklerinde kızıyorsunuz dinleyiciye. Birkaç kez şahit oldum…
Olabilir. Türkiye’deki dinleyici çok tutucu. Hiç yeni bir şey dinlemek istemiyor. Beni sevenler bile öyle. Ama 40 yıl aynı şarkıyı çalınca Devlet Su İşleri’nde çalışan memurdan farkın kalmıyor.

İnsan istiyor ki o çok sevdiği şarkıyı, yazan da hep özel duygularla söylesin…
İmkansız. ‘Benimle Oynar Mısın’ı hangi duyguyla yazdığımı şimdi hatırlayamıyorum bile.

Sizi ‘kent ozanı’ diye biliyoruz ama siz yılın yarısını küçük bir tatil beldesinde geçiriyorsunuz…
Ben şehir çocuğuyum. Beğendiğim şeyler de şehirlilerin beğendiği şeyler. Dolayısıyla ‘kent ozanı’ tabiri o kadar da yanlış değil. Ama Lou Reed gibi bir kent şarkıcısı da değilim. İstanbul’da da Kanlıca’da oturuyorum. Beyoğlu’nda falan yaşamak istemem doğrusunu istersen. Çünkü yoruluyorum. Burada daha az materyale bakmak, bir don paçayla yazı geçirmek bana iyi geliyor.

Bozburun ilk görüşte aşk mıydı?
İlk görüşte aşktı. Burada yaşayan arkadaşlarımız vardı. Onlar için gelmiştik, kaldık. Şimdi burası da çok değişti. Bozburun’u sevmiyoruz eskisi kadar. Bütün tatil beldeleri değişiyor. Herkes para pul derdine düşüyor.

Nasıl geçiyor burada bir gün?
Hiçbir şey yapmamanın keyif olduğu bir hayat var burada. Günleri unutmak mükemmel bir şey. Yazın yedi gibi uyanır, çişimi denize yaparım. Sabah bir saat yüzerim evin önünde. Sonra kahvaltı ederim. Gazeteyi beklerim hasretle. Akşamüstüne kadar onu okurum. Arada kitap karıştırırım.

Kimleri dinliyorsunız bu aralar?
Son takıntım Avishai Cohen. Yavaş yavaş sözsüz müzik yapanları dinlemekten zevk almaya başladım. Onlar da genelde caz müziği kökenli oluyorlar; Keith Jarrett, Brad Mehldau… Dream TV’nin ‘Akustik’ diye bir programı var, ondan büyük haz alıyorum.

Yüzyüzeyken Konuşuruz, Yok Öyle Kararlı Şeyler, Biz, Kalben… Bu gençleri nasıl buluyorsunuz?
O kadar takip etmiyorum ama Kalben’i dinledim. Çok da beğendim. Şarkılarının sözleri ve o dünyası çok orijinal. Ama müzikalite biraz daha arkadan geliyor, onu da çözerse eğer, son derece iyi bir şarkı yazıcı olacağına inanıyorum. Çok genç rock gruplarını bilmiyorum. Ama merak ettiklerim var. Bir vesile olsa Büyük Ev Ablukada’yı dinlemek isterim.

‘BENI KATEGORIZE ETME’ ŞARKISINDAN…
Beni kategorize etme / Benle oynama / Yaftayı yapıştırıp / Bana isim koyma / Karikatürleştirme beni / İlahlaştırma / Tabulaştırma / Sakın tabulaştırma (…) 
(HÜRRİYET)  

 



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
70 Sorgu Yapıldı. 0,386 Saniyede Oluşturuldu.