04.05.2015, Pazartesi







Bir AKP karşıtından AKP sevdalılarına mektup
Bir AKP karşıtından AKP sevdalılarına mektup
3 Mayıs 2015 09:08
Font1 Font2 Font3 Font4

Bazılarınızla dosttuk. Birlikte konferanslara katıldık; il il, ülke ülke gezip Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesini anlattık. Sözümüzü sakınmadık. Batı’da Batının oryantalist, İslamofobik zihniyetini eleştirmekten çekinmedik. AB’nin Kıbrıs politikasını, popülist liderlerin Türkiye’yi kültürel nedenlerle dışlayan söylemlerini Batılı siyasetçilerin, diplomatların gözünün içine bakarak yerden yere vurduk.

Ne oldu savunduklarımıza?

Bazılarınız ise öğrencimiz oldunuz. Birlikte demokrasi kuramlarını okuduk; homojen ulus anlayışını tartıştık. ‘Yuvadan uçup’ iş bulduğunuzda sizinle gurur duyduk; yardımımıza ihtiyacınız olduğunda iki elimiz kanda olsa koştuk. Birlikte raporlar yazdık. O süreçte biz de sizden bir şeyler öğrenmenin hazzını tattık. ‘Boynuz kulağı geçti’ şakalarına maruz kalmaktan – bırakın gocunmayı – kıvanç duyduk.

Peki ne oldu o savunduklarımıza? Ne oldu mücadelemize? Ne oldu size öğrettiklerimize? Ne oldu size?

Biliyorum, bize bir şey olmadı; olan size oldu diyeceksiniz. “Gözünüzü AKP nefreti bürüdü, psikolojiniz bozuldu; Gezi ilelaik fabrika ayarlarınıza döndünüz ve zaten hiçbir zaman anlamadığınız muhafazakar çoğunluğa duyduğunuz gizli öfkeyi kusmaya başladınız” nakaratına sarılacaksınız. Öyle ya, size göre AKP askeri vesayeti sona erdirmiş, çözüm sürecini başlatmış, azınlık hakları konusunda cumhuriyet tarihinde görülmemiş adımlar atmıştı. Eskiden tabu olan birçok konuyu rahatlıkta konuşur hale gelmiştik. Bizse bunları unutmuş, Gezi diye tutturmuş, cemaatin kuyruğuna takılıp iktidarı alaşağı etmeye çalışır hale gelmiştik.

‘Kırmızı kitap’ı dolaşıma sokan kim?

Haklıysanız şu sorulara verecek bir cevabınız da olmalı:

27 Nisan muhtırasını vererek son ‘reel’ darbe girişiminde bulunan emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yargılandı mı?

Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı mı?

Askeri vesayetin temel kurumları MGK, YÖK kaldırıldı mı?

Cumhuriyet tarihinin en uzun MGK toplantısını kim yaptı?

Bir zamanlar ‘irticai unsurları’ listeleyen ve Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik İç Siyaset Belgesi’ni yeniden dolaşıma sokan kim?

Hukukun üstünlüğü ilkesini tamamen askıya alan, adı konulmamış bir sıkıyönetim haline tekabül eden İç Güvenlik Yasası’nı meclisten kim geçirdi?

Dünyada Rusya’dan sonra en çok kolluk kuvvetine sahip olan ülke unvanına kimin iktidarı zamanında eriştik?

Bu kolluk kuvvetini denetleyebilecek, yargılayabilecek bir kurum var mı?  

Bu mu uğruna birlikte mücadele ettiğimiz ‘demokratik’ Türkiye?

Cemaat tehdidi mi diyeceksiniz? Haydi muhtemelen duymaktan sıkıldığınız 11 yıl boyunca bu iktidarın gizli koalisyon ortağı kimdi sorusunu sormayalım bu kez. Ama şunu soralım.

12 Eylül döneminde bile verdikleri karardan ötürü tutuklanan hakim var mıydı, hatırlıyor musunuz? Bakın, soruşturma açılan demiyorum. Tutuklanan diyorum. Sakın terör örgütü üyeliğinden tutuklandılar filan demeyin. Hanefi Avcı da terör örgütü üyeliğinden tutuklanmıştı; bir Silivri’ye otobüs seferleri düzenlemediğiniz kaldı Avcı ile röportaj yapmak için.

İki senedir bir sokak köşesinde sıkıştırdıkları Ali İsmail Korkmaz’ı linç edenler cezalandırılamazken yüce Türk yargısı 24 saat içinde nasıl anladı o iki hakimin terör örgütü üyesi olduğunu?

Ülkenin Cumhurbaşkanı açıkça HSYK’yı ‘geç kaldınız’ diye azarlamadı mı? HSYK bunun üzerine kamuoyu önünde özür dilemedi mi? Bu mu uğruna birlikte mücadele ettiğimiz ‘demokratik’ Türkiye?

‘Değişmez’ ilkeler değişti de, biz mi farkında değiliz?

Ha çözüm süreci değil mi? Bazılarınız SETA benzeri bir AKP yan kuruluşuna çevirdiğiniz TESEV’den ayrılarak yeni bir düşünce kuruluşu kurmuşsunuz sanırım (http://www.podem.org.tr). ‘Barış ve Çözüm Süreci’ni de çalışma alanlarınızın başına koymuşsunuz üstelik. İki senedir, o da Kürt siyasi hareketinin inisiyatifiyle, ateşkes sağlanması dışında somut hangi adım atıldı çözüm sürecinde?

Diğer çalışma alanlarınıza referansla gidelim, ‘anayasa reformu’mu yapıldı? Anayasının tek ulus formülüne dayalı ‘değişmez’ ilkeleri değişti de, biz mi farkında değiliz? Anadilde eğitim hakkı? Yerel yönetimlere özerklik? Kürtçe seçim şarkısı yapmak ya da Newroz mesajı yayınlamak mı ‘açılım’? Peki Erdoğan’ın 28 Nisan’da sarfettiği “Kürt sorunu ifadesini kullanmak ayrımcılık olur. Karşı karşıya durulan bir masa yok. Oturulan bir masa devletin çöküşü olur” sözlerini ne yapacağız? Bizzat İmralı Heyeti’nin Erdoğan’a cevaben yaptığı “Süreç an itibariyle hükmünü yitirmiştir” açıklamasını?

Bakın, daha Ermenistan’la olan yakınlaşmanın Azerbaycan’la ilişkilere kurban edilmesine, taziye mektubundan “ama önce onlar Türkleri kesti” tezine çark edilmesine, Çanakkale müsameresine gelemedik bile. Ya da ekonomide, dış politikada yaşanan, her biri bir hükümet götürecek skandallara. Ya da medyanın içler acısı haline. Ne yaparsınız, köşeler yetmiyor Yeni Türkiye’nin demokrasi karnesindeki ‘başarıları’ (!) sıralamaya.

Evet, cevabınız var mı bu sorulara?

Nerede kaldı milli iradeye saygı?

Alternatif yok mu diyeceksiniz? Tek bir kişinin yasama, yürütme, yargı ve medyanın kontrolünü elinde tuttuğu bir rejimden kötüsü olabilir mi sizce? Hem askeri darbeleri savunanlar, Özkökgiller de aynı şeyleri söylemiyor muydu? Siyasetçiler kendi aralarında anlaşsaydı darbe olmazdı, ordu geldi, düzeni sağladı diyorlardı, değil mi? Ne yapalım, yaşananların hesabını 13 senedir bu ülkeyi yönetenden değil de ‘CeHaPe’den mi soralım?

Üstelik şu anda ciddi bir alternatif var. ‘Devşirme kalemler’ gibi o parti de AKP karşıtlığından nemalanıyor demeyin sakın. Seçim bildirilerini okuyun. Kaldı ki şu anda AKP karşıtı olmak başlı başına bir siyasi program, demokrasiyi kurtarmanın olmazsa olmazı. Peki sizin “karşıtı olmadığınız” AKP neden o parti barajı geçmesin diye elinden geleni yapıyor? Nerede kaldı milli iradeye saygı?

Seçimler mi diyeceksiniz? Çoğunuz siyaset bilimi derecelerine sahipsiniz. Demokrasiyi sandıktan ibaret sanıyorsanız o diplomalarınızı duvardan indirin bir zahmet. Ya da söyleyin,neden o irade rektör seçimleri söz konusu olduğunda dikkate alınmıyor? Türkiyeli seçmenin milli iradesini temsil eden kişi hangi hakla Kuzey Kıbrıs halkının milli iradesini temsil eden Mustafa Akıncı’yı daha ilk günden azarlamaya kalkıyor?

Hem halk iradesi yanılmaz mı? Halkın iradesini kabul etmek ama saygı duymamak ‘elitizm’ mi? İyi de aynı halk 1982 anayasasını da onayladı. Başka halklar Batı’da ırkçı, faşist partileri parlamentoya sokuyor. O zaman neden milli iradeye saygı duymuyor, Batıda yükselen İslam karşıtlığından dem vuruyorsunuz? Azımsanmayacak sayıda Avrupalı da göçmenleri ve Müslümanlari sevmiyor işte. Onlar mı ‘bidon kafalı’, yoksa siz mi gizli elitistsiniz?

Kenan Evren’e karşı ne hissediyordunuz?

Sizi bilmem ama benim yukarıda sıraladığım sorulara bir yanıtım var. Bu tablo benim yıllardır uğruna mücadele ettiğim demokratik, özgür Türkiye tablosu değil. Ressamın kimliğiyle değil, tablonun kendisiyle ilgiliyimDemokrasiyi ayaklar altına alan askerken, asker karşıtıydım; bugün AKP, ben de AKP karşıtıyım. Bu kadar basit, bu kadar net. Askeri eleştirirken yapıcı olmamı beklemiyordunuz, değil mi?

Bu karşıtlık öfkeye dönüşüyor, analizlerime yansıyor mu? Elbette! Ülkeyi – dile kolay – 13 senedir yöneten bir iktidar var. O iktidarı temsil eden kişi daha önce defalarca dile getirdiğim gibitoplumu geriyor, kutuplaştırıyor, kişisel tercihlerini topluma dayatıyor, kendisine biat etmeyeni ise “vatan haini” ilan ediyor. Üstelik bu ötekileştirmeyi ahlaki bir boyuta taşıyor14 yaşındaki çocuğu terörist ilan ediyor, annesini meydanlarda yuhalatıyor, katillerinin destan yazdığını söylüyor. Yani bırakın toplumu germeyi, siyaseti kutuplaştırmayı, insani değerleri hiçe sayıyor. Ve bunu sürekli, bilerek, meydan okuyarak, kibirle yapıyor.

Bana sen kim oluyorsun da bize ahlaki üstünlük taslıyorsun demeden önce şu aşağıdaki iki resme bakın. Biri, ‘asmayalım da besleyelim mi’ diyen Kenan Evren rejiminin 17 yaşında astığı Erdal Eren. Diğeri malum. Kenan Evren’e karşı ne hissediyordunuz? Sevgi mi, öfke mi? Birine karşı hissettiklerinizi diğeri için hissetmiyorsanız, birine öfke duyarken diğerine duymuyorsanız sorgulamanız gereken başkaları ya da sadece siyasi tercihleriniz değil. Başka bir şey.

berkin erdal

Ama o kadarını söylemeye de dilim varmıyor.

UMUT ÖZKIRIMLI – Diken



Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin

x
Telgrafhane facebook uygulamasına
bağlan
71 Sorgu Yapıldı. 0,381 Saniyede Oluşturuldu.