Adalet diyerek kardeşinizi alıyorlar hukuk diyerek ruhunuzun derisini soyuyorlar | Telgrafhane / Emeğin yanında, Aydınlanmanın izinde
24.08.2013, Cumartesi





Adalet diyerek kardeşinizi alıyorlar hukuk diyerek ruhunuzun derisini soyuyorlar
Adalet diyerek kardeşinizi alıyorlar hukuk diyerek ruhunuzun derisini soyuyorlar
20 Ağustos 2013 08:33
Font1 Font2 Font3 Font4

Kendimizi “düşünmek”,yaşamımızı düşünmek yönünde eğitmeye çalışırken; kendimizi Türkiye’de ve her yerde felsefenin işçileri, hakikatin emekçileri olma yazgısına adamışken öylesine büyük bir sarsıntı yaşanıyor ki gerçeklikte, öylesine sarsıcı bir felaket kapınızı çalıyor ki ona duyarsız kalamıyorsunuz. Düşüncenin o erdemli, bilge, soğukkanlı mesafesinin bile dindiremeyeceği acılar olduğunu öğretiyorlar size.Sevmenin her düşünceyi, her düşünmeyi bırakıp gitmenizi sağlayan büyük bir acı olduğunu kan kusturarak yaşatıyorlar size. Sizi hem düşünmekten hem de sevmekten sürgün ediyorlar bu ülkede ve adına yaşam dedikleri sefaletin, şiddetin, anlamsızlığın orta yerine bırakıyorlar. Sizi bu topraklarda yüzyıllardır neden bir filozof çıkmadığının yanıtını önünüze koyarak öylece bırakıyorlar. Tesellisiz bırakıyorlar.

Adalet diyerek elinizden kardeşinizi alıyorlar, Hukuk diyerek ruhunuzun derisini soyuyorlar, Yasa diyerek her türlü manevi terörü uyguluyorlar, İntikam diyerek gözünüzdeki yaşam ışığını çalıyorlar.Bunu yapanlar her yerdeki sözcüleriyle adlarını yüce Vicdanlılara çıkarıyor, sizlere ise Kara Vicdanlılar olmak kalıyor. İçinizde büyüyen bir çığlıkla bırakıyorlar sizi, çığ altında bırakıyorlar sizi. İçinize hapsediyorlar sizi, dışınızda hapsediyorlar sizi.

 

BU SEFERKİ KARŞI ÇIKIŞ ÖZGÜRLÜK İÇİN OLSUN

Sizle işleri bittikten sonra gidiyorlar bu görünmez, ruhsuz, gaddar elçiler; adına iktidar dedikleri, güç dedikleri devasa sisin içinde kayboluyorlar. İstediğini yok eden, istediğini öylece açıkta bırakan, istediğini görünmez kılan sis, bu devasa sis karşısında ise size yalnızca bu uçsuz bucaksız sisin de bir gün dağılacağı, bu zulmün biteceği ve her şeyin gün gibi açığa çıkacağı umudunu bırakıyorlar. Bırakmak istediklerinden değil ama sizi öldürmeksizin o duyguyu, o geleceği elinizden alamayacakları için. Sizi öldüremedikleri için sizden alamayacakları sabır yardımınıza koşuyor, devasa sisin sözünün geçmediği başka dostlarınız yardıma geliyor ama bütün bunlar sizi teselli etmeye yetmiyor. Siz bir felsefeci olarak çok daha büyüğünü umut ediyorsunuz, çok daha büyüğünü arzuluyorsunuz: Hakikatin dostlarına, adaletin dostlarına bakınıyorsunuz, tek bir yerdeki adaletsizliğin her yerdeki adaletsizlik olduğunu bilen hakikatli ruhlara. Onların çağrınıza yanıt vermesi için çabalıyor, içten bir düşünce yakınlığının izlerini her yerde arıyorsunuz. Hakikatin dostlarına, tarihin büyük bilgeliğinin izleyicilerine, etik yaşamın yakınındakilere sesleniyorsunuz: Çığ altında bırakılanın yalnızca bedeniniz, yalnızca ruhunuz, yalnızca aileniz olmadığını; hakikatin kendisinin çığ altında olduğunu, acı çektiğini söylüyorsunuz. Adaletsizliğin çığı altında, zulmün sisi altında, hakikatin çığlığını yankılandırıyorsunuz.

Ve umutla ve iyimserlikle ve cesaretle kesin olarak onlara şöyle diyorsunuz: “Bu seferki karşı çıkış, bu seferki sesleniş, bu seferki yankılanma, güç için değil, iktidar için değil, Özgürlük için, Masumiyet için olsun. Bu seferki sis kendilerine Yüce Vicdanlılar diyenlerin puslu havalardaki gizli saklı işlerinin çevresinde değil, bu seferki sis Düşünce ile Sevginin birlikte olduğu bir Hakikat Dağı’nın üstünde olsun. O Hakikat Dağı’nın üstünde, altında her şeyin gün gibi göründüğü masum ve özgür düzlüklerin uzandığı o yüksek yerde olsun…”

Sonra hala o sisin içinde, sonra hala o çığın altında sesiniz kısılmış ve nefessiz kalmışken şunları yazıyorsunuz gözlerinizle havaya: “Özgür olsun artık düşünce de yaşam da!..” 

 

Volkan Çelebi

Odatv.com

724tikla 300x250 Image Banner
derimod_banner 300-250 Image Banner

lacoste07 Image Banner 617 x 150

Yukarı Geri Ana Sayfa

x

Telgrafhane'yi Facebook'tan takip edin



Telgrafhane'yi Twitter'dan takip edin